1 Nisan 2007 Pazar

Arena Dergisi - Nisan 2007



Nefsime kandim. Buralarda kaldim.

Fred Segal'da "Mauro's Cafe". Los Angeles'ın en trendi, İngilizce deyimi ile "hotspot"larından birisi. Perşembe öğle yemeği toplantısı. Toplantı da denemez aslında sektörden birkaç tasarımcı arkadaş ile birbirimizi haberdar etme buluşması. Hepimiz biliyoruz ki yemek uzayacak ve 2-3 saat burada olacağız. O yüzden biraz da "hotspot" bir yer seçtik ki etrafa bakalım ve "piyasa yapalım".

Arkamızdaki masada bizden pek de farklı olmayan 60-70'lerinde amcalar var. (İnsan kendisi 40'a yaklaşınca daha anlayışlı oluyor) Yemek bitmiş espressolar içiliyor. Çevredekilerin yadırgayan bakışlarına rağmen birisinde sigara diğerinde puro var. Bu Amerikalı olmadıklarının göstergesi. Zaten hafif bir Fransız ve diğerinde de Catalan aksanı hissediliyor. Amcalar varlıklı. Sarı Rolex, Pasha Cartier, keten beyaz gömlek, çorapsız Todd's. Kesin şu ilerideki Bentley bunlardan birinin. Konuşmalarına kulak kabartıyorum. Zamanlama, bütçe, seçmeler, elemeler. Belli ki producer bunlar...

Birden sevimli garson kız giriyor sahneye. Klişenin bu kadarı olamaz. Kendi masamızda birbirimize bakıp gülümsüyoruz. Ne büyük rastlantı ki garson kızımız aktrismiş ve ne büyük rastlantı ki yanında fotoğrafları da varmış. Teksas'tan yeni taşınmış LA'da şansını denemek için.... Producerlarında diğer filminin partisi varmış bu gece, Gelmek istermiymiş? işte film başlıyor....

Yukarıdaki hikaye her ne kadar şaka gibi klişe gözüksede gerçek. Burası çok acayip bir şehir. Ankara'yı, İstanbul'u, New York'u, Londra'yı iyi bilirim. San Francisco ile de aşinalığım vardır ama yaklaşık 9 yıldır burada yaşamama rağmen Los Angeles hala çok acayip geliyor bana. Sürprizlerle dolu.

Los Angeles dünyanın 5. büyük ekonomisi. Bütün hava civa bir tarafa DÜNYANIN 5. BÜYÜK EKONOMİSİ!.

Şehirlerin oluşum sebeplerinin arkasında genellikle coğrafi nedenler yatar. İstanbul'umuzun boğazlarda olması. Thames ve Londra, New York'un Hudson ve East River arasında liman şehri olması gibi. Coğrafi yapı zamanla tarihi ve kültürü oluşturur. Peki Los Angeles'ın oluşmasının arkasında hangi coğrafi neden var?

Ne dağları ne limanı nede çamurlu LA nehri. Tek sebep yılın 365 günü film çekebileceğin güneşli bir havası olması. Evet, bu kadar basit. Ocak ayının ortasında t-shirt ile dışarıda öğle yemeği yersiniz. Ağustos ayının ortasında gece dışarıda ceket giyersiniz. Babamın deyimi ile "limon" gibi havası var. Film yapanları ne nemden bunaltan ne de soğuktan üşüten. Üstelikte ışık masrafı yapmadan bedava California güneşi.

Ne demir çelik, ne silah, ne bilgisayar... Amerika'nın en büyük ihracat geliri "sinema" endüstrisi. Hani Cuma Cumartesi akşamları evden çıkıp $9 verdiğimiz endüstri. Ve bu endüstrinin de kalbinin attiği yer Los Angeles.

18 milyonu aşkın insan var bu şehirde. Gece uçağı ile gelirseniz inanamazsınız git git bitmeyen ışıklarına ve yollarına LA'ın. Bu 18 milyon insan şu yada bu şekilde sinema sektörü ile ilişkilidir. Dişçiniz Mel Gibson'ın dişlerini beyazlatır. Kuru temizlemeciniz Tori Spelling'in eteğini kaybetmekten yakınır. Terzinize Oscar öncesi pantalon paçası bile yaptıramazsınız. Karşı komşu HBO'da avukat, yan komşu Fox'ta producer, diğer yandakinin oğlu UCLA'de sinema okuyor, oğlanın annesi filmlerde extralık yapıyor. Gerçekten içinde yaşadığınızı anlarsınız bu sektörün zamanla. Ve hiç de gözüktüğü gibi olmadığını da anladığınız gibi. Bütün mesele sizin Cumartesi akşamı İstanbul'da sinemaya gidip bilet almanız piramidi üzerine kurulmuştur.

Binbir türlü insan yaşar bu "Bladerunner" şehrinde. Genelleme yapacak olursak aslında temel olarak iki kabile gelir bu şehre savaşmaya. (Bu benim algılayış şeklim. Kimse alınmasın). Nasıl Amazonlarda yaşayan Wasabi kabilesi varsa burada da "Wanna be" ve "Gonna be" kabileleri vardır. "Wannabe" ler Türkçe "olmak isteyenler". "Gonnabe" ler "olacaklar" anlamında kullanılmıştır.

Şaka bir yana Los Angeles dünyanın her yerinden pek çok insanın şansını denemeye geldiği bir merkez. Amerikan sinemasının bir parçası olmak, aktör olmak, yönetmen olmak, film müziği bestelemek, sinema afişi yapmak, makyöz olmak, 3D programlamak....Keşfedilmek! Kiminin bir-iki yılını alır durumu anlamak, kiminin yirmi yılını. Kimi ise anlayamaz. Sakın karamsar olduğumu zannetmeyin. Öte yandan başarı hikayeleri ile de doludur burası. Olduğundan daha fazla parlar başarılar burada. Yıldızlar daha yakın ve parlak gözükürler LA gecelerinde. Los Angeles mezarlıklarına bir Türk'ün 1940'lardan kalma mezar taşında "Nefsime kandım. Buralarda kaldım" yazar. Aynı parlak yıldızlar bu taşa da yansır.

Dokuz yıldır bu şehirde yaşadıktan sonra en çok özlediğim şey "uzun arkadaşlıklar" diyebilirim rahatlıkla. Türkiye'de çocukluğundan, okuldan, şurdan burdan tanıdığın pek çok insan ile arkadaşlığını sürdürebilir haz alabilirsin ortak paylaşımlarından ve geçmişinden. Burada en büyük dert kimsenin uzun süre kalmaması, kalamaması. Başlarda "yerleşmeye" gelenlere iki yıl içinde havalanında el sallanır. Ve hep "geri gelmek" üzere ayrılıklar olur bunlar.

Benim için çok önemli iki istatistiği paylaşmak istiyorum sizlerle. Beni çok rahatlatır bu rakamlar;

Bundan 80 sene önce Los Angeles'ta yaşayan ailelerin (aynı soy isimli) sadece yüzde ikisi şu anda LA'ta yaşıyor. Biraz karışık gibi gözüküyor ama çok basit. Şu anda LA nüfusunu oluşturan insanların yüzde doksan yedisi buraya son 80 yıl içerisinde gelmiş. Bu çok önemli bir gösterge. Yani hepsi bizim gibi bunların. Yani biziz burayı bu yapan. Kimse size köklü bir aileden geliyorum derse inanmayın burada.

Tüm Amerika'da 1 ila 5 milyon dolar arası orta ve küçük sermayeli işlerin (Yani piramidin en büyük alt kısmının) yüzde doksanı göçmenler tarafından işletiliyor.

Bütün bu sayılar aslında Amerika'nın ilginç dinamiğini de gösteriyor.

Bu yazı aslında bundan sonra yazacağım bir seri yazının girişi niteliğinde. Yıllar içerisinde Amerika ve Hollywood macerası yaşayan pek çok arkadaşımın yada yaşamak isteyipte bana ulaşan pek çok tanımadığım insandan gelen mektupların hikayesi olacak bu seri. Aklımın erdiğince bildiklerimi ve tecrübemi aktarmaya calışacağım.

1 yorum:

  1. Emrah abi kesinlikle bir kitap yazman gerekiyor...Anılarının, tecrübelerinin ve geleceğe dönük düşüncelerinin olduğu bir kitap olmalı bu.Ülkemizde çok tutulur veye tutulmaz bu konuda bir yorum yapamayacağım ama sende olan bu değerlerin artık daha çok gün ışığına çıkma zamanı gelmedi mi ?

    Saygılar

    Sinan Çakmak

    YanıtlaSil